Bilindiği gibi, bütün dünyada soylu geçinip, soysuz davranan birçok insanlar vardır.
Özet olarak Avrupa'daki soyluluk ünvanları erkekli dişili olmak üzere şöyledir:
İmparator- İmparatoriçe, Kral- Kraliçe, Grandük- Grandüşes, Arşidük- Arşidüşes, Dük- Düşes, Prens- Prenses, Kont- Kontes, Vikont- Vikontes, Baron- Barones vs.
Tarihten edindiğimiz köklü bilgilere göre Asiller (Soylular), gerek yasalar önünde, gerekse toplumsal- sosyal yaşamda hep imtiyazlı, ayrıcalıklı bir yaşam sürdürmüşlerdir; yani çalışıp emek sarfetmeden en lüks hayatı yaşamışlardır hep; ayrıca kendilerini hep başkalarından üstün görmüşlerdir.
Berlin' de yaşayan bir Baron bir zamanlar Afrika'ya safariye gidiyor. (Safari: Topluca Afrika'da yapılan yabani hayvan avı)
Orada çok güzel ve genç bir zenci kızla tanışıyor Alman Baron; kendini evli ve çocuk sahibi olduğu halde bekar olarak tanıtıyor ona; üstelik, evlenip Almanya' ya götüreceğini de vaad ederek, kandırıyor kızı. Zavallı kız Baron' a inanıyor ve aşık oluyor. Böylece birlikte oluyorlar. Temeli yalan ve sahtekarlık üzerine kurulan bu dramatik aşk hikayesi işte böyle başlıyor.
Gönlünü doyasıya eğlendiren bu ahlaksız Baron, yanlış adres vererek Afrika'dan Berlin'e geri dönüyor.
Afrikalı zenci kız Baron'dan hamile kalıyor; ama elindeki adres yanlış sadece onun Berlin'de yaşadığını biliyor o kadar. Zavallı Zenci kızın Berlin' e yazdığı mektuplar da yanlış adres yüzünden hep geri geliyor. İşte o zaman aldatıldığını anlayan genç kıza bir yerden uzanan yardım eli de yok. Baron' dan bir erkek çocuk dünyaya getiriyor; Zenci kız. Sonunda çocuğunu yanına alarak, bir gemiye biniyor ve Hamburg şehri üzerinden, Berlin' e gitmek üzere yola çıkıyor. Oraya varınca nasıl olsa, sora, soruştura Baron'u bulabileceğine inanıyor.
Zenci kızın Berlin' e geleceğini haber alan adi Baron, tetikçi tutarak, kızın ona gelmek için geçmek zorunda olduğu parka pusu kurup, onu öldürmeleri talimatını veriyor tetikçilere; aksi halde kız gelip onu sağ selamet bulursa, kariyerinin bir paralık olacağını çok iyi biliyor Baron. Sonra bir gecenin karanlığında, o parkta silah sesleri duyuluyor. Ertesi sabah, yanında bir erkek çocuk olan Zenci Kız parkta ağır yaralı olarak bulunuyor. Sorgulama sonunda, Baron' un soysuzluğu ortaya çıkıyor.
Baron' un asil eşi çok hümanist görüşlü bir hanımefendi olduğu için, hemen olaya el koyuyor, ve yaralı kızın hastaneye götürülerek, sağlığına kavuşmasını sağlıyor. Daha sonra, hem Zenci Kıza hem de çocuğuna, eğitim ve iş olanakları sağlıyor. Onların geleceğini güvence altına alıyor. Daha sonra da soysuz bir soylu olan Baron eşinden boşanıyor. Soysuz Alman soylunun hikayesi böylece son buluyor.
Bu otantik öykü, Almanların önemli yazarlarından Gerhard Hauptmann tarafından kaleme alınmıştır. Kitabın Almanca adı: Der Schuss im Park “Parkta silah sesi” Bildiğim kadarıyla bu kitabın Türkçe çevirisi henüz yok.
Almanların en yüksek dil okulu: “Goethe İnstitut”taki Almanca Doçenti bu öyküyü ısrarla okumamızı önermişti. Hemen, bütün kursiyerler bu ilginç öyküyü okumuştuk o zaman. Aradan yıllar geçmesine rağmen, hala unutamadım. Hele de öykünün kahramanı, bir soylu ise, konu daha da ilginç oluyor.
Ne yazık ki, hemen her toplumda soysuz davranan birçok insanlar var; ama bu soysuzluğu, bir soylu geçinen biri yaparsa hiç affedilemez. Sağlıcakla Kalın.