Berlin hastanelerinden birinde yatmakta olan bir Türk hasta için tercümanlığa çağrıldım. Hasan isimli hasta, Almanya'ya gelebilmek için, evlilik yolunu seçmiş. Bir Türk hanım efendi ile evlenerek Berlin'e gelmiş. Oturma ve çalışma izinlerini, büyük bir sorun yaşamadan elde etmiş Hasan.
Ancak, bir süre sonra, ruhsal sağlığı bozulmuş ve hastaneye düşmüş. Hastanenin baş hekimi, başka bir tercümanın yardımı ile, hastasına sorular yöneltmiş. Hasan'dan aldığı yanıtları değerlendiren baş hekim; hasta sahibine, hastanın, akıl hastası olduğu ve bir akıl hastanesine gitmesinin kendisi için daha yararlı olacağını bildirmesi üzerine; bu karara itiraz eden, hasta sahibi, tercüman olarak, beni çağırdı.
Baş hekimin sorularından biri aynen şöyle: “Eşinizi, bir başka erkekle bir yatakta sizi aldatırken yakalasanız, ne yaparsınız?” Hasan, hiç tereddüt etmeden: “İkisini de oldukları yerde, hemen öldürürüm” demiş. İşte bu yanıt, baş hekim için, bardağı taşıran son damla olmuş, akıl hastanesi önerisini yapmış. Tam, ben Hasan'la buluşup, konuşurken, baş hekim geldi kendini tanıttı, tercümede yardımcı olacağım için, bana teşekkür etti.
Bu ara, Hasan : “Alman doktora, bir soru da ben sorabilir miyim?” dedi. Tercüme ettim. “Buyur, sorsun” dedi. Başhekim. “Eşinizi, bir başka erkekle, sizi aldatırken, yakalasanız, siz ne yapardınız?” Soruyu Almancaya çevirince; Alman doktor: “Hasta ben değilim o üstelik burada soruları hasta değil ben sorarım” dedi. Hasan ısrarla, ille de sorusunun yanıtını istiyordu. “Hastanız sizden yanıt bekliyor doktor bey, lütfen” dedim.
Başhekim, hastasının sorusunu yanıtlamak zorunda kaldığını anlayınca; kaşlarını çatarak:
“Eşim beni aldatıyorsa artık beni sevmiyor, demektir. En kısa zamanda, bir avukat tutar, ondan boşanırdım” dedi. Başhekimin yanıtını, Hasan'a tercüme ettiğimde Hasan : “Akıl hastası, ben değilim, doktor” dedi. “Benim değil, onun, akıl hastanesine gitmesi gerekir” Doktor şaşırmıştı, yüzüme doğru baka kaldı. Doktorun çaresizliği üzerine, ben söze karıştım. Türkiye ile Almanya arasındaki, kültür farkı uçurumunu örneklerle anlattım doktora. Bunun üzerine doktor: “Şimdilik hastayı, burada gözlem altında tutalım akıl hastanesine gitmesine gerek yok” dedi.
Böylece, Hasan, akıl hastanesinden kurtulmuş oldu. Batılı ülke insanları ile aramızdaki, büyük kültür farkı, işte bu örnekte, kendini, en belirgin şekilde, ortaya koyuyor. Saygı değer okuyucularım;
Avrupalılarla biz Türkler arasında öyle büyük kültür farkları var ki; bunlar yazılmakla, anlatmakla bitmez. Yazımın bu bölümünde sizleri kahkaha ile güldürecek, fıkra gibi bir olayı paylaşmak istiyorum: Berlin'de yaşayan ve Almanca bilmeyen bir Türk vatandaş, oturma izni almak için yabancılar polisine gidip gelmekten bıkıp usanmış zira her seferinde bir evrak eksik çıkıyormuş;
“Bugün Git Yarın Gel” ilkesi vatandaşın canına tak etmiş. Sonunda bir tercümana giderek, ondan
“Anneye Küfrün” Almancasını bir kağıda yazmasını istemiş kendisinden oraya son gidişinde küfürlü kağıdı cebine koymuş; dosyasını inceleyen polisin, tekrar bir belgenin noksan olduğunu söylemesi üzerine, cebindeki küfürlü kağıdı çıkarıp, polisin anasına sövmüş bunun üzerine Alman
Polis gülümseyerek; “Annem falanca adreste oturuyor hem de yalnız yaşıyor ona git anlaşabilirseniz neden olmasın” deyince, bizim Türk şaşırmış. Böyle bir durumun bizim ülkemizde yaşanabileceğini düşünebiliyor musunuz? Açık söylüyorum ben düşünemiyorum doğrusu...Biz ne zaman, o kültür seviyesine ulaşacağız? Taii buna da kültür denirse… Sağlıcakla kalın.